Zor olanı kolaylaştırmak.

-

Öss’ye hazırlanıyoruz, @scosays’le yeni tanışıp çıkmaya başladığımız günler…

Yeldeğirmeni’nde Yavuz Hoca’dan fizik dersi alıyoruz. Dedi ki:

“Bazı öğrenciler vardır, önce zor soruları çözmekle uğraşırlar. Zor sorular biterse kolay olanlara geçerler.

Oysa her soru 1 puandır. Zor olanı da çözseniz, kolay olanı da çözseniz aynı puanı alacaksınız.

Dolayısıyla siz önce kolayları çözün, vakit kalırsa zor sorularla uğraşırsınız.”

Çok haklıydı. Üstelik zor soruları çözmeye çalışırken iyice stres olup yoruluyor, kolay sorularda hata yapma ihtimalimizi de artırıyorduk.

Yıllar geçti, okul bitti. Hayatıma sırasıyla iş, köpeğim, evlilik, girişimcilik ve nihayetinde de kızım girdi.

Ve farkettim ki hayatım, kimileri için dışarıdan çok kolay gözükse de benim için hiç bitmeyen bir koşturmacaya dönmüş. Günde 4-5 defa yapılan iş listelerine sığmayan ve hiç tamamlanamayan işler, nefes aldırmayan bir vakitsizliğe ve yorgunluğum, tatminsizliğe dönüşmeye başlamış.

Çınarla sürekli sözünü ettiğimiz harika bir denklem var:

“Mutluluk = Sahip olduklarımız – beklentiler”

Beklentilerimizi düşürüp sahip olduklarımıza daha çok odaklanırsak daha mutlu bir insan olmak mümkün mü? Bunu konuşup dururuz zaman zaman.

Bir süredir beklentilerimi düşürüp sahip olduklarıma odaklanmıştım. Farkettim ki sadece sahip olduklarıma itina göstermek bile beni yukarıda bahsettiğim döngünün dışına itemiyor.

İtemiyor, çünkü sahip olduğum şeyler, beni gerçekten yapmak istediğim şeylere vakit ayırmamı engelleyecek kadar çok. Ya da tüketim karşıtı bir ifadeyle “sahip olduklarım artık bana sahip olmuş durumda.”

Çınar’ın denkleminde teşbihte değilse de, teoride bir hata var.

Sahip olduklarımızı artırdıkça daha mutlu olmuyoruz. Tam tersi, bütün sahip olduklarımızla istediğimiz gibi ilgilenemediğimiz için bölünüyoruz, odaklanmak istediğimiz şeylere odaklanmaya vakit, enerji ve paramız da kalmıyor.

Bir süredir Yavuz Hoca’nın yıllar önce söylediklerine farklı bir açıdan bakıyor, neden kendi hayatımı durduk yere zorlaştırdığımı anlamaya çalışıyorum.

Hayatımı karmaşıklaştıran şeylerden kendimi özgürleştirebilirsem, gerçekten başarmak istediğim işlere vaktim kalacağına inanıyorum.

Ve bunu yapmanın da çok kolay olduğunu düşünüyorum.

Kolay olanı halletmek zor olanı da başarmamı kolaylaştıracaksa artık ihtiyaç duymadığım herşeyden vazgeçmek istiyorum.

Neden bana ihtiyacı olmayan nesnelerimi tutsaklıkların kurtarıp daha fazla yarar sağlayabilecekleri bir yerde varolmalarına aracı olmayayım ki?

Neden kolayı varken zoru yapmaya çabalayayım ki?

Önümüzdeki günlerde sizlerle “sadeleşme” serüvenimi paylaşmaya gayret edeceğim. Kıyafetlerimden, kitaplarımdan, ihtiyaç duymadığım tüm eşyalarımdan ve daha sonra da eşya bile olmayan ve hayatımı zorlaştıran ne varsa çıkarıp atarken yaşadıklarımı anlatacağım.

Ve sadeleştikçe hayatımda neler değişecek, hep birlikte göreceğiz.

Ve benim sadeleşmem başkalarının hayatına nasıl aksedecek, bunu da gözlemleyebileceğiz.

Ya siz? Hangi eski kapıları kapayıp yeni pencereler açmak isterdiniz?

Yorumlarınızı bekliyorum.

Sevgiler,

D.


Sonraki yazı: İstediğin zaman denizin kenarında hiçbir şey yapmadan rahat rahat oturabilmek.

Share this article

Recent posts

Popular categories

Recent comments