Minimalizm: Nedir? Ne değildir?

-

Sabah kahvemizi içerken eşim @scosays‘e blogum için “minimalizm” üzerine bir seriye başlayacağımı, fakat neyi hangi sırayla yazmam gerektiğine dair kafamda bazı soru işaretleri olduğunu söyledim.

Ve sordum: “Sence son altı ayımız hayatında nasıl bir dönüşüme vesile oldu?”

Sonrasında yaptığımız tartışma başta tam bir hayalkırıklığıydı. Farkettim ki, “minimalizm”in ne olduğunu daha eşime bile tam anlatamamışım, bir de utanmadan blog yazmaya kalkıyorum.

Ve yine farkettim ki, bu “minimalizm” denen mevzu yanlış anlaşılmaya çok müsait.

Böylece serimin sıradaki ilk yazısı netleşmiş oldu.

Minimalizm nedir?

Minimalizm, hayatımızdaki “şeyleri” değer odaklı sorgulayan, kalabalık yaratan “şeylerden” uzaklaşarak önceliklerimize yoğunlaşmamızı sağlayacak birtakım değişiklikleri yapmaktan çekinmediğimiz bir hayat tarzıdır. Herkesin “minimalizm” anlayışı aynı olamaz: 20 yaşındaki üniversite öğrencisi bir genç erkekle, 40 yaşındaki iki çocuklu bir kadının yaşam tarzı birbirlerinden çok farklı olacaktır elbet.

Minimalizm dediğimiz şey:

Basit yaşamak ve/ya az şeye sahip olmak değildir.

Herkes dağ başında bir kulübede, teknolojiden uzak, eşyasız ve ıssız bir yaşam sürmek zorunda değildir. (Heidi miyiz yahu biz?) Fakirlik, cimrilik değildir minimalizm. (Durup dururken niye fakirleştik şimdi?) Sevdiğiniz şeylerden feragat etmek hiç değildir.

Kafanız karışmasın, herkesin minimalizm anlayışına kimse karışamaz! Hayatınızdan neyi çıkarmanız gerektiğini kendinizden başka kimse size söyleyemez, belki sadece tavsiyelerde bulunabilir. Yeri gelmişken söyleyeyim, internette “minimalist olmamanın bilmemkaç kuralı” gibi saçma sapan yazılar görürseniz lütfen ciddiye almayın. (Hatta mümkünse 5sn içinde sayfayı kapatın da Google da sizin sayfadan “bounce” ettiğinizi görüp bu sayfaları sonraki aramalarda alt sıralara atsın.)

Sahip olduklarınızdan özgürleşmektir: Kenarda köşede duran, günler haftalar ve hatta belki aylardır dönüp bakmadığınız yüzlerce parça kıyafetiniz, kitabınız, plaklarınız, mutfak eşyanız, ıvır zıvırınız mı var? Yoksa siz de fazla eşyalarınızı evinizde değil depoda biriktirip, yüzlerine bakmamak için bir de üstüne para verenlerden misiniz? Toz yapar onlar yahu. Üstelik sizce de kullanmadığınız eşyalarınızı, sokakta o kadar ihtiyacı olan insan varken evinizin bir köşesinde çürütene kadar tutmak biraz bencilce değil mi? Biz sahip olduklarımıza değil, sahip olduklarımız bize hizmet etmeli. Unutmayın, önemli olan: miktarı değil, kalitesi ve işlevi.

Kalıp ve alışkanlıklarımızı değiştirmeye açık olmaktır: Düşüncelerimiz söylediklerimizi, söylediklerimiz hareketlerimizi, hareketlerimiz alışkanlıklarımızı ve alışkanlıklarımız da kim olduğumuzu belirler. Siz kalıp ve alışkanlıklarınızın olmadığını dahi düşünüyor olabilirsiniz ama yakından bakarsanız hepimizin iyi ya da kötü bazı rutinleri olduğunu göreceksiniz. Mevzu, gündelik yaşamınızın önemli bir kısmını kaplayan bu rutinlerin size ne kattığı ya da katmadığıdır.

Hedonist, radikal ya da tembel bir hayat peşinde koşmak değildir.

Konu mutluluktan açılmışken: belki de siz kendinizi seyahat etmeyi çok seven, anı biriktirmekten hoşlanan bir insan olarak tanımlıyor, çocuksuz bir hayata özeniyorsunuz. Aileniz olduğu için minimalist bir hayat kuramayacağınıza inanıyorsunuz. Böyle saçma düşüncelerden uzak durun. Minimalizm radikal bir hayat tarzı kurma çabası değildir. Keza pek çok insanın minimalizm hikayesi, halihazırda ailesine yeterince vakit ayıramadığını farketmesiyle başlıyor. (Mesela: ben.)

Gerçek mutluluğu sahtelerinden ayırmaktır: Minimalistler mutluluğu eşyalarda değil deneyimlerde, parada değil sağlıkta ve kaliteli sosyal ilişkilerde ararlar. Bunun önemli bir parçası da ailedir, arkadaşlardır, içinde bulundukları topluluklardır. Tam da bu yüzden bu kadar çok eşyadan kurtulmaya çalışırlar. Çünkü eşyalarımızın bize kaybettirdiği vakti çok daha iyi değerlendirebiliriz. Eşyalarımız ve diğer iyeliklerimiz bizim anladığımız şekilde bir mutluluk anlayışına hizmet edebildikleri ve işlevsel olabildikleri ölçüde hayatımızın bir parçası olmalıdırlar.

Boş boş, tembel teneke yaşamak değildir: Fazlalıklardan kurtulmanızın amacı sorumluluklarınızdan kaçmak değildir, odaklı ve anlamlı bir hayat yaşamayabilmenize imkan sağlayacak şekilde hayatınızda yer açmaktır. Kalabalık yapan “şeyler” artık orada olmadığında, sizi neyin mutlu ettiğini daha net görebilecek,  tutkularınızın peşinden gidebileceksiniz. Böylece üreten, hayata katılan, bunu yaparken de çevrenize değer katan bir insan haline geleceksiniz. Unutmayın, değişim sizinle başlar. Minimalistlerin mutluluk anlayışı değer katmak odaklı, bütüncüldür. Yan gelip yattığınız bir hayat, bir yerden sonra mutsuzluk üretmeye ve yalnızca size değil, etrafınızdaki herkese zarar vermeye başlar.

Minimalizm, işlevsel ve anlamlı bir hayat yaşamaktır:

Biraz daha geniş bir tanım yapmak gerekirse: Kısıtlı vaktimizi, paramızı ve enerjimizi en verimli nerede kullanabileceğimizi kendimize göre belirledikten sonra, kendimize yakışan hayat tarzını üstümüze geçirmektir 🙂 Hayatımızdaki kalabalığı ortalıktan kaldırınca önceliklerimizi, odaklanmak istediklerimizi daha net görebileceğimizi bilmek ve bu önceliklere hizmet etmeyen herşeyden özgürleşmektir. Böylece bizi ve çevremizdekileri tatmin eden, mutluluk üreten, anlamlı bir hayat yaşamamızı mümkün kılmaktır.


Sonraki yazı: Küçük Prens de Minimalistti.

Önceki yazı: Mutluluk verenleri seçmeye eşyalarınızdan başlayın.

Share this article

Recent posts

Popular categories

2 COMMENTS

Comments are closed.

Recent comments