Direnişin Ustaları #1: The Yes Men – Sınırları zorlayan taklitçiler

-

Bundan 7 yıl kadar önce, daha ortalıklarlarada Twitter neyin yokken, BBC World kanalı canlı yayın sırasında “BREAKING NEWS” yani “SON DAKİKA” altyazısı geçti. Yaklaşık 30 yıl öncesinde yaşanmış, 3500 kişinin ölümüyle sonuçlanan Bhopal Felaketi‘nden sorumlu Dow Chemicals kimya şirketi, sonunda suçunu itiraf ediyor, sorumluluğu üstüne alıyordu!

Kısa süre sonra ortaya çıktı ki, canlı yayında konuşan kişi aslında bir “kimlik hırsızı”ydı 🙂 Kendilerine “The Yes Men” adını veren grup, ajanları sayesinde gerçekleştirdikleri bu sahtekarlıkla BBC World’ün güvenilirliğinden tutun da, Dow Chemicals’ın saygıdeğerliğine kadar herşeyi dünya çapında kanlı canlı ayaklar altına almıştı! Hikayeyi kendi ağızlarından dinlemek için tıklayın.

Başka numaraları da var The Yes Men’in: yukarıdaki videoda izleyebileceğiniz gibi, bir defasında dönemin Fransa cumhurbaşkanı Sarkozy‘nin sözcüsü Claude Goasguen‘i Cumhuriyetçi “bir kanalda” Washington’dan canlı yayına çıkartıp bi güzel saçmalatmışlar. 2008’de 6 aylık bir uğraş sonucunda New York Times’ın bastığı “özel sayı”yı bir güzel sokaklarda dağıtmışlar. Manşet: “IRAK SAVAŞI SONA ERDİ.” Benim kişisel favorim: uPenn’e bağlı Wharton Business School‘da Afrika ile ilgili bir konferansa Dünya Ticaret Örgütü adına katılıp, pratikte kölelik önerdikleri bir konuşma yapmış olmaları. Bush yönetimini bile taklit etmişler! 🙂

Peki grubun/örgütün ismi nereden geliyor? “The Yes Men” herşeye kafa sallayan, araştırmadan, soruşturmadan olup bitene “hı, hı” diyen kişiye verilen isim. (aynı zamanda Jim Carrey’nin de 2008 yılında yaptığı harika filmin ismi) İşin özeti: milletin cahillikleriyle dalga geçiyorlar, bunu yaparken de ağır topları zayıf noktalarından vuruyorlar 🙂

Amerika çıkışlı 300 kişilik bir grup “kimlik hırsızı.” 2 film çektiler, üçüncüsü de yolda 🙂 Nasıl bu kadar etkili olabiliyorlar? Ve daha önemlisi: Nasıl oluyor da hala bütün bunlardan haberiniz yok?!

Cevap çok basit: Çünkü yerine geçtikleri kişiler ve dalga geçtikleri kurumlar olayı büyütüp dava ederlerse, işler çığırından çıkacak ve iki gıdım kalan saygınlıklarını da yitirecekler. Bu yüzden mevzunun üstünü örtüp geçiştirmeyi tercih ediyorlar 😛

Haliyle mevzu da duyulmadan kalıyor.

Ne dersiniz, aynı şey Türkiye’de yapılsaydı böyle üstü örtülebilir miydi? Neler olurdu? (Gerçi Twitter’da geçenlerde üstüste atılan bazı tweetlerde bir benzerlik sezmiştim amma ortada bir organizasyon yoktu, dolayısıyla pek de dikkat çekmemişti) Fikirlerinizi “yorum” bölümünde belirtebilirsiniz 😉

Unutmadan: The Yes Men‘i Facebook ve Twitter‘da takip edebilir, Youtube’da da videolarını izleyebilirsiniz 😉

Share this article

Recent posts

Popular categories

2 COMMENTS

Comments are closed.

Recent comments