Blog yazarlığı: doğru bilinen yanlışlar – 1

-

Belki hep blog yazmak istediniz ama şu ya da bu sebepten çekindiniz. Belki de halihazırda bir blogunuz var ve onu geliştirmek istiyorsunuz. Blog yazmakla ilgili doğru bilinen yanlışları ve sıkça üretilen bahaneleri 2 ayrı yazıda derlemeye çalıştım. Afiyet olsun 🙂

1. Blog yazarlığı vakit alır: Hayır almaz, günde en az 1 saatinizi internette geçiriyorsanız – sosyal medya araçlarını doğru kullandığınız takdirde blog yazarlığı sizin için yeni bir Facebook’ta status update yapmak kadar kolaydır.

2. Blog açmak disiplin gerektirir, uğraşamam: Hayır gerektirmez, yazılarınızı yoğunluğunuza göre planlayabilir, uygun olduğunuz zamanlarda yazıp, istediğiniz gün ve saatte yayınlayabilirsiniz.

3. Blog yazısının makbulu uzun ve bilgi yüklü olandır: Yanlış! Amerika’yı yeniden keşfetmenin anlamı yok: yazacağınız yazıyla ilgili bilgiye siz bile internet vasıtasıyla ulaşıyorsunuz. Bilgi neredeyse oraya link verirsiniz, olur biter! Kimsenin -üstelik gündem bu denli yoğunken- sizin uzun yazılarınıza ayıracak vakti yok.

4. Blog yazmak edebi yetenek gerektirir: Blog yazısının, kısa, net ve herkesçe anlaşılır olanı makbuldür. Edebiyatçılara yönelik bir edebiyat blogu açmadığınız sürece maksimum 10 cümleyi yanyana getirebilmek edebi yetenek gerektirmez.

5. Beni tanıyan tanıyor, herkese özel hayatımı niye anlatayım? Kimse sizden özel hayatınızla ilgili magazinel detayları yazmanızı beklemiyor. Ama sizden işle ilgili veya yeme içmeyle ilgili tavsiyeler istiyorlarsa örneğin, bu konularla ilgili yazılar yazdığınızda takip edilmeniz oldukça yüksek ihtimal. Portfolyonuzu, yaptığınız işleri ve deneyimlerinizi de paylaştığınız bir blogunuz olursa – sizi tanımayan insanların bile faydalanabileceği, size iş fırsatları sunabileceği bir mecrada kendinizi göstermiş olursunuz.

Yazının devamı için şöyle alalım.

Bu yazıyı bilgilendirici bulduysanız scokampus.com‘a da bekleriz 😉

Share this article

Recent posts

Popular categories

1 COMMENT

Comments are closed.

Recent comments